Çok Hızlı! (1) (Orhan 36 Y., Bursa)
İsmim Orhan,
26 yaşında, 1.80 boyunda, renkli gözlü ve çenesi iyi laf yapan
birisiyim. Bursa'da yaşıyorum. Yeni açılan bir fabrikada
muhasebeci olarak işbaşı yapmıştım. Benden bir
hafta sonra büroları ve sosyal alanları temizlemekle görevli bir
bayan işbaşı yaptı. Çalışmaya
başladıktan iki hafta sonra isminin Sevgi olduğu, 24
yaşında, evli ve bir çocuk annesi olduğunu
öğrenmiştim. O gün saat 11:00 civarı toplantı
odasından çıkmış odama girdiğimde onu masamı
silerken buldum. "Kolay gelsin!" deyip işini bitirmesi için
masamın önündeki koltuğa oturdum. Sigarama uzandım, kendime
yakarken aklıma geldi, "İçer misin?" dedim. "İçerim
ama kızmasınlar?" dedi. "Kimse gelmez, toplantı
sürüyor, benim işim bitti çıktım!" dedim.
Sigarasını yaktım. Çay ocağını aradım iki de
çay söyledim.
Çaycı
kapıyı çaldığında
sigarayı sakladı, masayı silmeye devam etti. Çaycı çayları
da benim önümdeki sehpaya koydu. Çaycı çıktıktan sonra Sevgi, "Bu
Sait'in bakışlarını hiç beğenmiyorum, yiyecek gibi
bakıyor, dedikoducu herif!" dedi hafif
kızararak. Ben de, "Her işyerinde vardır bunlardan,
boşver gel otur!" dedim. Sevgi, "Ben ilk kez
çalışıyorum, kocam dikkatli olmamı, bu tür insanların
olduğunu, dedikodu malzemesi vermememi, bürolarda
çalıştığım için konuşmaları
duyabileceğimi, bunları kimseyle paylaşmamamı tembihledi!"
dedi. "Akıllı adammış kocan, ne iş yapar?"
diye sordum. Kocasının bir dersanede hademe olarak
çalıştığını söyledi. "Kaç yıllık
evlisin?" dedim. "Ben lise 1'de kocama kaçtım, 7
yaşında kızım var." dedi. "Zorun neydi?" dedim
gülerek. Hafif kızardı ama gülümsedi.
Sonra o bana sordu,
"Sen evli misin?" diye. "Evet!" dedim. "Çocuk var
mı?" dedi. "Bir tane kızım var!" dedim. "İkinciyi
düşünüyor musunuz?" dedi. "Daha 6 aylık kızım! Sen
düşünmüyor musun?" diye sorduğumda gelen cevap beni şaşkına
çevirdi. "Ben yeni bebek aldırdım!" dedi. Daha ilk
konuşmada bana bunu söylemesine şaşırmıştım,
kadın ya aptaldı, ya da patavatsız, karar veremedim. "Neden?"
dedim. "Kocam iki çocuğa birden bakamayız dedi. Zaten buraya
başvuru yapmıştık, işe gelecektim..." dedi.
İçimdeki piç uyandı birden, "Korunmuyor musunuz?" dedim.
Onun patavatsızlığına benim ki eklenmişti. "Yok!"
dedi ama kıpkırmızı olmuştu.
Bu arada çay ve
sigara bitmiş, masayı silmeye devam ediyordu, ama oyalana oyalana, (Sormaya
devam et!) der gibi geldi bana. "Bu devirde halen geri mi çekilmeye
çalışıyor? Spiral var, prezervatif var, haplar var!" dedim.
Cevap yine dumur etti beni, "Spirali vücudum kabul etmedi, prezevatifi kocam
sevmiyor, haplar da kanamamı arttırıyor..." dedi. Bu arada
işi bitmişti, "Bben gideyim artık!" deyip odamdan
çıktı. Kafamda milyon düşünce vardı. Bu kadın
aranıyor mu, ilk konuşmamızda neler anlattı, dur
bakalım daha neler çıkacak dedim.
Öğleden sonra
İK'cı arkadaşla sohbet ederken Sevgi'yi gösterdim, "Nasıl
bir kadın? Bak, büroda çalışacak ağzı sıkı
biri olsun, dikkat ettin mi?" diye bir geyik savurarak amacım onunla
da öyle mi konuşuyor diye öğrenmekti. Arkadaş, "Daha
kafasını kaldırıp bir kez şu şöyle, bu böyle
demedi, sadece kolay gelsin deyip giriyor işini yapıyor, iyi günler
deyip çıkıyor!" dedi. Lojistikçi ve İdare Amiri
arkadaşlara da bir şekilde sordum.
Şaşırmıştım, benim odadaki geveze Sevgi
diğer odalarda dut yemiş bülbül oluyordu. Tüm gece Sevgi'nin
söyledikleri aklımdaydı...
Ertesi sabah odama
geldiğinde gülümseyerek girdi. Yine, "Sigara istermisin?" dedim.
"Fabrika Müdürü koridorda, saat 10:00'da çay molasında siz gelin, ben
size kahve yapayım!" dedi. Yemekhane binasında, duş ve
tuvaletlerin yanında temizlik malzemelerinin olduğu küçük bir
odası vardı. "Olur!" dedim ama ilk kez alıcı
gözle baktım. Yüzü çok güzeldi, simsiyah gözleri, hokka gibi bir burnu ve
küçük ama dolgun dudaklı bir ağzı. Başı sürekli
kapalıydı, giydiği önlüğün altında biçimli ve dolgun
göğüsleri belli oluyordu. Sanırım boyu 1.65 civarı, 55 kilo
anca gelirdi.
Saat 10:00'da kimseye
çaktırmadan servis kapısından Sevgi'nin odasına gittim.
Evden getirdiği elektrikli cezvede kahveleri yapıyordu arkası
dönük. O an götünü avuçlamak istedim ama kendime hakim olmalıydım. Sigaraları
yakınca, "Dün konuştuklarımız kafama takıldı..."
dedim. Utanarak, "Daha ilk gün neler anlattım adama diye kendime çok
kızdım, özür dilerim!" dedi. "Yok, ne olacak ki,
sıkıntı değil! Ama ben diğer mevzuyu düşündüm,
eğer hiçbir şey kullanmıyorsanız ve kocan geri çekiliyorsa,
sen çoğu zaman orgazm olmuyorsundur?" dedim. Kafasını
kaldırmadan, "Evet, çoğu zaman..." dedi. "Ne
sıklıkta yapıyorsunuz?" diye arsızca sordum. "Hasta
değilsem her Perşembe..." dedi. "Senin kocan da sadece Perşembe
akşamlarına babalar günü diyen salaklardan mı?" dedim
gülerek. "Aynen! dedi, o da gülümsüyordu.
Sonra bana, "Hep
sen soruyorsun, ya siz ne sıklıkta yaparsınız?" dedi. "Valla
bulduğumuz her fırsatta! Çocuk uyku düzeni vs. bu sıralar biraz
karışık, ama yine de her fırsatta!" dedim. "Hımmm!"
dedi. Ben de, "Sana yetiyor mu peki hafta da bir?" dedim. O anda
binanın ana kapısı açıldı, çay molasından dönen
işçiler lavabolara girdiler. Ben de bu ara görünmemek için kalkıp,
kahveye teşekkür edip, servis kapısından çıkıp odama
döndüm. Masama oturduğumda gözüm takvime kaydı, bugün Perşembeydi
:)
Akşam üzeri
Sevgi tüm odalardaki çöpleri toplardı, gece kalıp kokmasınlar
diye. Tam çöpleri alırken, usulca, "Bugün Perşembe!" dedim
göz kırparak. O da, "Evettt!" dedi biraz yayıp gülümseyerek
odadan çıktı. Eve gittiğimde yemek bile yemeden karımı
2 posta siktim. Karım, "Ne oldu?" diye sorduğunda da,
çocuğun huysuzluğu nedeniyle 2 gündür sevişemememizi mazeret
edip, çok özlediğimi söyledim. Ama yine de azgınlığım
geçmemişti, aklımda sürekli Sevgi'nin de sikişeceği ve
yarın bunu kesin konuşacağımız dönüp duruyordu. Onu
çıplak ve kocası sikerken gözümde canlandırmaya
çalışıyordum. Ama daha saçı uzun mu kısa mı,
giydiği önlüğün altındaki vücudu ne kadar düzgün, onu bile
bilmiyordum.
Sabah arabamı
parkederken servisten indiğini gördüm. Servisten adımını
attığı anda direk benim olduğum tarafa çevirdi
kafasını ve gözlerimizle selamlaştık kimseye
çaktırmadan. Daha önceki sabahlarda ne ben bakmıştım, nede
onun baktığını sanmıyordum. Odama gittim, ama
duramıyordum. Her zamanki saatinden çok önce benim odamı ilk
sıraya aldığını anladığım şekilde,
"Günaydın!" diyerek girdi, gülümsüyordu. "Günaydın!"
dedim. Sonra fısıltıyla sordum, "Yaptınız
mı?" diye. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve
"Bunu soracağını biliyordum!" dedi. "Eee?"
dedim. "Yaptık!" dedi. "Nasıldı? dedim yine
arsızca. "Ne nasıldı?" dedi. "Ne sorduğumu
biliyorsun!" dedim. "Evet orgazm oldum, onu mu soruyorsun?"
dedi. "Hayret nasıl oldu bu?" dedim. "Kahveye gelecek misin?"
dedi. "Gelirim!" dedim. "O zaman anlatırım!" dedi
ve çıktı. Saat 8:15'di ve 10:00'a kadar beklemem lazımdı.
Ama kuduruyordum. Yarım dakika geçmeden kapıdan kafayı
uzatıp, "Sen yaptın mı?" dedi gülerek. Ben parmaklarımla
2 yaptım. Tekrar kapıyı kapattı :)
Anlamıştım, Sevgi kudurtmayı çok iyi biliyordu...
Saat 9:55'de yine
aynı servis kapısından içeri girdim. Ama o yoktu. Oturup
beklerken o 5 dakika sanki geçmek bilmedi. Saat tam 10:00'da geldiğini
duydum. Bana, "Ne o, duymak için sabırsızlandın mı?"
dedi. "Evet! Hani nadir oluyordun, nasıl oldu akşam orgazm oldun?"
diye sordum. Yanıtı bende ipleri koparacaktı nerdeyse. "Hayatımda
kocam dışında bir erkekle ilk kez bu kadar açık
konuştuğum için sanırım, dün akşam sevişmeye
başlamadan bile hazırdım, sevişirken de seninle
konuşmamız geldi aklıma, çok fazla tahrik olmuştum, zaten
kocam bile şaşırdı, bu kadar kolay boşalmazdın
sen diye. Daha önce bir kez pørnø film getirmiş izlemiştik. Çekmece
de o filmi bulduğumu, o gelmeden biraz izlediğimi, Perşembe
olduğu için zaten hazır olduğumu söyledim!" dedi.
Hemen sonra da,
"Sen ne yaptın?" dediğinde, ayrıntılı olarak
anlattım. Ama özellikle o ana dek (yaptım, yaptık, seviştik)
lafları geçmesine rağmen, karımla sevişmemi anlatırken
ayrıntılı ve sikmek kelimesini ilk kez kullanarak, hatta birkaç
kez kullanarak anlattım. O an ikimiz de birbirimize
yapışacaktık, nefes alışlarımız
değişti, gözlerini gözlerime dikmiş yutkunarak dinliyordu. "Sen
de detaylı anlat!" dediğimde, yine kapılar, yine
işçiler, ben de kalkıp gitmek zorunda kaldım.
O gün
toplantılar ve vergi dairesinde işlerim olduğu için fabrika
dışına çıktım. Cumartesi-Pazar zaten tatildi. Ne
telefon numarası vardı, ne de evini biliyordum, ama onu görmek,
konuşmak için deliriyordum. İndiği servisin
güzergahını az çok bildiğimden, arabayla biraz gezindim, ama
denk getiremedim. O an onunla sevişmek değil, seks konuşmak bile
yetecekti ve bunu düşünmek bile kudurtuyordu beni.
Pazar günü ev ana
baba günüydü, kızın diş buğdayı mı ne onu
yaptılar. Ben yine yollara düştüm, servis güzergahını
üçüncü geçişimdi sanırım. İşte ordaydı! Kızın
elinden tutmuş, krem rengi bir pardesü, mavi kırçıllı bir
eşarp, orta yükseklikte topuklar, ince çorap muhteşem görünüyordu.
Arabamı görünce kaş göz işareti yaptı, yaklaşma der
gibiydi. Arabayı sağa çekip bekledim. Çaktırmamak için
çabalayarak gülümsedi tam yanımdan geçerken, gözlerinin içi gülüyordu.
Dikiz aynasından seyrediyordum. 50 metre ileride bir dersanenin önünde
durdular. İçeriden çıkan kocasıydı sanırım. Üçü
birlikte yürümeye başladılar. Arabadan inip uzaktan takibe başladım.
Dört sokak ötede bir binaya girdiklerinde takibi bıraktım. Aynı
yerde çalıştığımız müddetçe kocası ile elbet
tanışacaktık, adamın beni evlerinin civarında
görmesini istemedim. Gece yine zor geçti. Yorgun olduğu için eşime de
dokunamadım.
Pazartesi
sabahı servisten ve arabamdan inme sahnesi yine kaçamak gülümseme ve
gözgöze gelme ile sonuçlandı. Sabah temizliğinde
konuşamadık, Saat 10:00'da da gidemedim, odamda misafirlerim
vardı. O an telefonda Whatsap mesajı belirdi,
tanımadığım numara. Açtım, "Dün bizim oralarda ne
arıyordun? Beni buldun, ama geç kaldın!" diyordu. "Telefonumu
nerden buldun?" dedim. "Ben bulurum :) Santrali temizlerken
santralcinin defterinden aldım çaktırmadan :) Eee dün beni bulsan ne
olacaktı ki?" dedi. "Gezmeye çıkaracaktım!"
dedim. "Tüh, desene fırsat kaçtı!" dedi. "İstersen
iş çıkışı gezeriz?" dedim. "Ben servisle
gidiyorum. Hem çok zamanım olmaz ki?" dedi. "Ben servisi takip
ederim, sen kimsenin inmediği yerde inersin!" dedim. "Bakarız,
ama yarım saat ancak!" dedi. "Bugün
konuşamayacağız diye ödüm kopmuştu :)" dedim. "Ne
yaptın haftasonu?" dedi. "Hiç! Kudurdum kudurdum oturdum, işleri
çoktu evdekilerin!" dedim. "Sen de Perşembeyi bekliycen
anlaşılan benim gibi :)" dedi.
Misafirler
huylanmasın diye yazışmayı kestim. Ama akşama dek
yazışmalar sürdü durdu. Girdikleri evin kaynanasının evi
olduğunu, Pazar akşamları yemeğe gittiklerini, kendi
evlerinin ters istikamette, dersaneden 6 sokak ilerde olduğunu, bazen Cumartesi
akşamları kızının kaynanasında
kaldığını, kocasıyla gidip onu
aldıklarını, kızın okul çıkışı da
kaynanasında olduğunu, bazen kendinin bazen eşinin
aldığını öğrendim. Ben de diş buğdayı
muhabbetini anlattım.
Akşam üstü
çöpleri almaya geldiğinde, "Tamam mı?" dedim. Usulca, "Tamam,
ama dediğim gibi, fazla zamanım yok!" dedi. "Olsun!"
dedim. Saat 17:30 da çıktık. Servislerin hareket etmesini beklemeden
yola koyuldum. Marketten 35'lik Votka 2 enerji içeceği, 2 şişe
su, biraz çerez aldım. Servisin peşine düştüm. 3 durak sonra
servis sağa yanaştı ve Sevgi inip ara sokağa girdi. Sokağa
girdiğimde oracıkta bekliyordu. Yanaştım. Arabaya bindi,
ama kalp atışını duydum bir an. Konuşamadı. Korktuğu,
heyecandan ne yapacağını bilemediği belliydi. Hemen su uzattım.
"Başörtünü çıkart, seni başörtüsüz kimse tanıyamaz!"
dedim. Çıkardı ve "Çok bayan arkadaş gezdiriyorsun
sanırım, bunları bildiğine göre?" dedi heyecanı
geçmemiş titrek sesle.
Evlenmeden önce çok
gezdirdiğimi, ama 3 yıldır hiç olmadığını
söyledim. "Ben de ilk kez gezmeye çıkıyorum!" dedi.
Bekarlıktan kalma alışkanlıkla direk şehir
dışına sürdüm, zaten çok yakındık. Hep gittiğim
bir ağaç altı vardı, sık ağaçların arasından
girilen biraz yokuştan sonra tepede tek bir çam ağacı, ne yoldan
görünüyordu, ne de buraya gelen olurdu. Onlarca kez gelmiş, hep de çok
rahat etmiştim. Votka aldığımı, içip içmeyeceğini
sordum. "Azıcık!" dedi. Kağıt bardağın
yarısına kadar enerji içeceği ve votka koydum. Tek dikişte
içti. "Yavaş!" demeye fırsat olmadı. Erkeğiz ya,
ben de diktim kafaya :)
Daha
bardakları bırakmadan dudaklarımız kenetlendi. O kadar
güzel öpüşüyordu ki, dili dilimde, birbirimize neremize
dokunacağımızı bilemez halde, hep soluksuz öpüşüyor,
hem de heryerimize dokunmaya çalışıyorduk.
Sırtını, belini sağ elimle dolaşırken, sol elimle
göğüslerini okşuyordum tişörtünün üzerinden. O da boynumda,
kulaklarımda, saçlarımda, omuzlarımda
dolaştırıyordu ellerini. Sanki hiç öpüşmemiş, hiç
sevişmemiş gibi açtık. O an ayrılıp
kapısını açtım, arabam panel-van tipi, gidip bagaj
kapısını açtım ve onu oracığa uzattım. Kot
pantolonunun bir ayağından çıkarttım. Arkada duran süs
yastığını belinin altına koydum ve diz çöküp külodunun
üzerinden yalamaya başladım amcığını. Artık
tek saniye durmak istemiyordum, külodunu yana çekip dilimi içine
kaydırdım. O kadar ıslak, dar ve o kadar sıcaktı ki,
dilim o tatlı sularını tadarken, kafamı amına
bastırıyor, küçük küçük çığlıklar eşliğinde,
"Orhan... Orhanım..." diye sayıklıyordu.
Ne kadar geçti
bilmiyoruum, ama iki kez kasılıp sularını saldı
dudaklarıma. "Çok güzel!" diye sayıklıyordu.
Saçlarımdan çekti, "Artık içimde istiyorum!" dedi.
İkiletmedim, hemen amına sokup sikmeye başladım. Ama o
kavurucu sıcaklığıyla, ıslak ve daracık
amcığına çok çabuk boşalmamak için hareketlerimi
yavaşlattım. İlk kez o an tişörtünü sıyırıp
sütyenini yukarı çekti. Uzanıp dudaklarımın arasına
aldım sağ göğüs ucunu, dudaklarımın arasında
eziyor, dilimle darbeler atıyordum. Her dil darbemde göğüslerini
alttan kavramış halde daha çok hareketleniyordu. Hiçbir şey
düşünemiyordum. İçine boşalmamam gerekiyordu, ama beni çok
şaşırtan cümle çıktı ağzından, "İlk
seferimizde içime akıtmanı istiyorum aşkım!" dedi. İkimiz
de neredeyse aynı anda boşaldık, hem de bağıra
bağıra, Aşkımmm'lar, Ohhh'lar, Ahhh'lar havada uçuştu.
Ama nasıl
birşeyse, isteğim gram azalmamıştı, pompalamaya devam
ettim döllerimle vıcık vıcık olan amcığına. Bu
kez altına soktum sağ elimi, arka deliğine parmaklarımla
küçük masajlar yaparken, sol elim yine göğsünü avuçluyordu. İkinci
kez boşalırken neredeyse dizlerimin bağı çözülmüştü. İkimiz
de nefes nefese adrenalin ve zevk tavan yapmış halde
kucaklaştık. Nerdeyse yarım saatte Sevgi 4, ben 2 kez
boşalmıştım. Onu kucağıma alıp, ben bagaja
oturdum, yarağım amcığından küçülüp çıkana dek
birbirimizin yüzünü gözünü öpüp durduk.
Ön tarafa geçtik,
koltuklara oturup yarımşar bardak daha attık Votkadan. Sevgi, "Artık
gidelim!" dedi. Sigaraları yaktık. 5 dakikalık yol hiç
bitmese diye arzularken, kaynanasına yakın bir ara sokakta
bıraktım onu, öpemeden, gören olur korkusuyla!
[Orhan]
« Çok Hızlı Tüm Bölümleri
|