Çok Hızlı! (15) (Orhan 36 Y., Bursa)
Merve'yi
aradım, "Müsaitsen gelsene?" diye. "İşlerim çok
yoğun, eleman da gitti gelmedi, kendisine ulaşamıyorum da!" dedi.
Aklıma çiğdem düşmüştü yine...
Saat 16:00 gibi
Sevgi aradı. Son dönemde Behiye, Fatma ve Güzin'le çok zaman
geçirmiştim. Sevgi'yi ihmal etmiştim. "Konuşmamız
lazım..." dedi. "Tamam gel o zaman!" dedim.
Ortalığı toparladım. Sevgi iş
çıkışı geldi. Surat bir karış. "Ne oldu?"
dedim. "Hikmet Balıkesir'e gidip geliyor ya, oraya
taşınalım ya da ben işi bırakacağım diyor!"
dedi. "Ne mezunu kocan?" dedim. "EML Mobilya!" dedi. Gülümsedim.
"Ne oldu?" dedi. Nosap'taki Amerikan Kapı yapılan fabrikayı
aradım. Patrona rica ettim, "Bir akrabam var, mümkünse ona uygun bir
iş..." diye vasıfları söyledim. "Tamam Orhan bey,
yolla!" dedi.
Sevgiye, "Al,
bu numarayı arayıp gitsin Hikmet, işi hazır!" dedim.
Sevgi boynuma bir atıldı ki, "Bugün sen hiç
kıpırdamayacaksın!" deyip üstümüzdekileri çıkardı
tek tek. Yatağa uzatıp yarağımı ağzına
alıp dakikalarca yaladı. Sonra da üstüne oturup zıplamaya
başladı. Arada eğilip dudaklarını dudaklarıma
gömüyor, kendi göğüslerini okşayıp, saçlarını geriye
attıra attıra sikişiyordu. "Aşkımsın,
kocamsın, seninle birlikte olduğum ilk günden beri hayatımda
zevkten zevke uçuyorum. Herşeyde, herşeyde sen varsın!"
diye diye orgazm oldu. Sonra, "Aşkım götümden siker misin?"
deyip ters döndü ve yarağımı hizalayıp içine aldı.
Yavaş hareketlerle yarağımı göt deliğinin
başına kadar çıkarttırıp sonra tekrar köklüyor, "Ohhhh,
ahhhh, senden önce haftada bir amcığım üstünkörü sikilirdi,
şimdi her deliğim doluyor, ohhhh erkeğim!" diye inliyor,
parmakları amcığında orgazm oluyordu. Dibine kadar
bastırıp boşalacacağımı anlayınca,
kalkıp yüzünü yarağımı başına kadar eğdi ve
"Yüzüme, ağzıma, saçlarıma kocacığım!" dedi.
Saldım hepsini yarağım avuçlarındayken...
Son günlerde kendimi iyi hissetmiyordum. O kadar para pul, bir
sürü kadına rağmen herşeyi o kadar kolay
elde ediyordum ki, heyecan namına bir şey kalmamıştı
hayatımda. İşler tıkır tıkır yürüyordu, Güzin
müthiş akıllı ve becerikli çıkmış, hesabı
kitabı çok güzel çekip çeviriyordu. Ümit'ten boşandığı
için büronun üst katında kalıyor, akşamları bile
çalışıyordu...
Bir sabah işe
gittim. Güzin sabah kahvemi getirdiğinde, "Ya Orhanım, birşey
diyeceğim, misafirim gelecek, iznin var mı?" dedi. "Kim?"
dedim. "Eski görümcem, biz okul arkadaşıyız onunla, zaten o
aracı olup abisine istettirmişti. Kocasının kaportacı
dükkanı vardı işleri bozulmuş, Konya'daydılar buraya
taşındılar, kaynanamın pardon eski kaynanamın
(gülerek) yanında oturuyorlar. O da iş arıyor,
çalışmak istiyor. Bugün bana gelmek istedi, hayır diyemedim!"
dedi. "Olur gelsin, ben de Gemliğe yat firmasına gideceğim
zaten. Ama sabahtan gelseydi keşke, biliyorsun öğleden sonra
hareketli buralar!" dedim. Öğleden Sonra Fatma ve Behiye gelecekti 3
gibi.
10 dakika sonra,
ben tam çıkmaya hazırlanırken, açık olan oda kapımdan
büronun ana giriş kapısı görünüyordu, ünlü Kanada'lı bayan
artise benzeyen biri girdi içeri, sanki televizyondan çıkmış
bizim büroya gelmişti. "Offf!" demişim. Güzin'le
sarılıştılar. Klasik selamlaşmalar. "Gel, Orhan
bey'le tanıştırayım seni!" dedi. Ayağa
fırladım, "Hoşgeldiniz!" dedim. "Nurhayat ben,
ama herkes Nur der!" dedi. Elini sıktım
sıcacıktı. "Oturun!" dedim koltukları gösterip.
Güzin çayları kaptı getirdi.
Nur'a, "Eee, memlekete
dönmüşsünüz, hoşgeldiniz!" dedim. Klasik muhabbetten sonra
iş ile ilgili sohbet ettik. Güzin'le beraber Ticaret Lisesinde
okumuşlar, o yüzden bilgisayarı iyiymiş. Konya'da bir mali
müşavirin yanında çalışmış vs. vs. "Bir CV
bırakın da uygun birşeyler bakalım size!"
dediğimde, çantasından çıkardığı CV'yi verirken
teşekkür etti. Canım kalkmak istemiyordu, ama toplantı
vardı Gemlik'te. "Bana müsaade, siz hasret giderin!" dedim. Kadının
bakışlarında bir şey vardı, ama çözememiştim,
sanki yardım ister gibi, hüzünlü ama mağrur bakışlar ve
duruş...
Öğleden sonra
döndüğümde, Güzin, Behiye, Fatma oturuyorlardı. Behiye artık
Fatma'yı çanta gibi heryere taşıyor, zaman zaman onda
kalıyor, zaman zaman Fatma Behiye'de kalıyordu. Eminim Muhittin'den
fazla birbirleriyle sikişiyorlardı. Geceleri beraber
yatıyorlardı. Behiye abla söze girdi, "Orhanım, yıllardır
o dairelerde tıkıldık kaldık, şimdi hafif şehrin
dışına doğru güzel bir arazi bul, en az 100 dönüm olsun,
içine ayrı ayrı havuzlu güzel iki tane villa yaptır, biri sana
biri bana, ona göre özen!" dedi. "Tamam!" dedim. Behiye abla, "Ha,
ayrıca bizim bir isteğimiz daha var. Biliyorsun Fatma'da da biraz mal
mülk var, onları da senin takip etmeni istiyoruz!" dedi. "O
zaman Güzin'e çok yük binecek, buraya takviye elemanlar lazım!" dedim.
"O senin işin, sormana gerek yok! Var mı aklında birileri?"
dedi Behiye abla.
CV'yi uzattım.
Behiye abla, "Güzel karıymış! Ne o aslanım, bizler
yetmiyoruz galiba, sikecek birini daha mı istiyorsun?" dedi. Güzin
atladı, "Vermez ki abla!" diye gülerek. "Aslanıma kim
vermeyecek kız?" dedi Behiye abla kaşlarını
çatıp. "Ayrıca, bir de şöför, satınalma vs. gibi biri
lazım, arabalara bakacak, alışverişleri yapacak, Hatice
teyzeyi hastaneye taşıyacak vs." dediğimde, "Var mı
aklında biri?" dedi yine. "Hikmet olur mu ki diyorum?"
dedim. Fatma kaşlarını kaldırdı, yüzünü
buruşturdu. Behiye abla, "Bak işte aslanım! Eee, arka
tarafa geçelim mi, var mı keyfin?" dedi gülerek.
Büroyu içerden
kilitleyip, arka daireye geçtik, Behiye ablanın odasına çıktık
(kendisine özel üretim 3*3 yatak yaptırtmış, onu özel
odasına koydurmuştu). Ancak o olduğunda o oda
açılırdı. Onun odası üst katta ve 2 odanın
birleştirilmesi ile oluşturulmuştu. Behiye abla koltuğa
oturup, Fatma'yı işaret ederek, "Aslanım bu orospu yapmaya
çalışıyor ama senin gibi beceremiyor, şu senin hareketinden
lazım bana!" dedi. İki parmak hareketimle başladım. Behiye
abla daha parmaklarımı yeni oynatmaya
başladığımda koltukta yayılmaya ve inlemeye
başladı. Fatma ile Güzin yatağın kenarına oturmuş,
birbirlerini parmaklayıp bizi seyrediyor, bir yandan da
öpüşüyorlardı...
Behiye abla, "Ulan
gavur, hastayım senin şu parmaklarına, ohhh!" diyor, ben
de, "Amk karısı ben de senin şu amcığına
hastayım!" deyip onu azdırıyor, arasıra elimi çekip
hareketin klasik parçası olarak amcığını klitorisini
tokatlıyordum. Ahlarla Ohlarla orgazm olup koltuğa
yığıldı ve Fatma'yla Güzin'i işaret edip, "Orospular
seni bekliyor!" dedi.
Fatma elini
uzatıp, "Kocacığım!" diye çağırdı,
yatağa sırtüstü yatıp bacaklarını araladı. Güzin
yarağımı ağzına alıp iyice ıslatıp
emdikten sonra, Fatma'nın amcığındaki
parmaklarını çekip yarağımı soktu. Sonra da
Fatma'nın dudaklarını ve göğüslerini emmeye koyuldu,
kalçası kalkık bana doğru domalmış halde. Behiye abla kalkıp
belden bağlamalı yarağı çekmeceden alıp beline
bağladı, Güzin'in arkasına gelip, koca yarağı
tükürükleyip Güzin'in götüne gömdü. Güzin'den derin bir, "Ohhhhh!"
geldi. Tam o sırada telefonum çaldı. Arayan Merve'ydi, "Biraz
boş zamanım var da, müsait misin?" diye soruyordu. Behiye abla
(Gelsin, gelsin!) diye işaret ediyordu. "Gel!" dedim. O güne dek
Merve sezinlese de bunları siktiğimi bilmiyordu, ne tepki verir
bilemedim.
Yatakta yan yana
bana bacaklarını açmış amına köklediğim Fatma ile
kalçasını kaldırmış götünü Behiye'nin belden bağlamalı
yarakla siktiği Güzin öpüşürlerken, Beehiye abla kafasını
çevirip dudaklarıma yapıştı. Güzin'le Fatma'nın, "Sik
kocacığım!" nidaları birbirine
karışırken, Ahlar Ohlar havada uçuşuyordu...
10 dakika kadar
sonra zil çaldığında hepimiz boşalmış, kimimiz
koltukta, kimimiz yatakta sigaralarımızı tüttürüyorduk. Kalkıp
otomata bastım ve "Yukarıdayım, gel!" diye seslendim. Merve
merdivenlerden çıkarken beni çıplak görünce, "Çok mu özledin?"
diye kıkırdadı. İçeri girince, "Burası da mı
vardı?" dedi. Odanın kapısını gösterdim. Odaya
girip geri çıktı. Gidecek dedim kendi kendime. İki adım
attı, tekrar geri döndü ve "Seziyordum, ama hepsi aynı odada!"
diye gülmeye başladı. Behiye ablanın önünden sarkan yarağa
bakıp, "Hem de tam teçhizat!" dedi. Behiye abla beline
bağlı yarağı eliyle dik duruma getirip, "Gel!"
dedi Merve'ye.
Bir dakika
geçmeden Merve Behiye ablanın kucağında oturup kalkarken benim
yarağımı ağzına almış emiyordu. Güzin ve Fatma
da hem Behiye ile öpüşüyor, hem benim taşaklarımı, Merve'nin
göğüslerini sıkıp okşuyorlardı. Koltuğun önünde
üstünde yanında resmen yumak olmuştuk. Merve kökünden
tuttuğu yarağımı ısırıyordu ara sıra. Vücudunda
8 el, amında kocaman bir yarak, kalçalarını tokatlayan Behiye
abla varken bu çok normaldi. Salyaları yarağımdan yere
damlıyor, aldığı zevkten kısılmış
gözlerle, "Ohhhh, daha önce neden çağırmadınız ki?"
diye bağırıyordu...
Hepsi sırayla
bellerine bağlayarak aynı pozisyonda diğerini sikerken, ben
şanslarına Fatma ve Behiye ablanın suratlarına
boşaldım. Onlar kaçar kez orgazm oldu bilmiyorum. Saat 19:30'du,
Merve, "Ooo çok geç kaldım!" deyip fırladı, birer kart
verdi, "Hanımlar gelin amcıklarınızın
ağdası benden!" deyip gülerek gitti. Biz de toparlanıp
çıktık. Güzin'e, "Telefon et, Nur yarın şartları
konuşmak üzere gelsin!" dedim. Birkaç bira alıp eve gittim.
Karım
somurtarak karşıladı. Ama Behiye ablanın villa projesini
anlattığımda yüzünde gülücükler açıyordu. "Çok
çalışıp beni ihmal ediyorsun diye kavga çıkaracaktım,
ama çalış kocacığım, para gençken kazanılır,
ilerde rahat ederiz!" dedi. Ulan dedim, benim karı da çakal :)
Ertesi sabah
büroya gitmeden önce eczaneye uğradım haptan almak için. Arkadaşım,
"Oğlum, Almanya'dan 10 kutu hap getirttim. Bu yeni, sadece temas
olduğunda hem geciktirici hem kaldırıcı olarak harekete
geçiyor, yan etkisi de sıfır! Ama pahalı!" dedi. Son
kullanma tarihleri 2 yıldı 5 kutu aldım. "Beğenirsek
devamı?" dedim, "O kolay!" dedi.
Büroya
girdiğimde Nur ile Güzin oturmuş çay içiyorlardı. Nur'un
üzerinde dünkü gibi kot pantolon ve tişört vardı. Bu halini sevmedim :)
Kahvem geldi, bu kez Nur yapmıştı kahveyi. "Otur, anlat
bakalım!" dedim. "Neyi?" dedi. "Özgeçmiş!"
dedim sırıtarak. "Kocam uzaktan akrabamız, kaporta
ustası, Konya'lı, işleri ters gitti dükkanı kapatıp
geldik. 4 yıllık evliyiz, çocuğum yok." dedi son olarak. "Peki
diyelim anlaştık ve iş başı yaptın, 2 ay sonra
hamileyim der işi bırakırsan ne olacak?" dedim. "Orhan
bey, şimdilik çocuk düşünmüyoruz, ayrıca eşim de işsiz,
sanayide bir tanıdığının yanına gidip geliyor,
ama borçlarımız var, bu işe ihtiyacım var!" dedi. "Bak,
ne iş yapıyoruz biliyor musun?" dedim. "Behiye abla ve
Hatice Teyzenin işlerini takip ediyorsunuz." dedi.
"Peki,
Güzin'de bir şey farkettin mi?" dedim. "Etmem mi!" dedi
kendi masasında oturan Güzin'e bakıp, "Açıldı, giyim
tarzı tam ters yönde değişti, kendine bakıyor, özgüveni
tavan ve burada çalışmaya başladığı ilk günden
beri hep yüzü gülüyor. Hatta, abimden boşanma aşamasında biriyle
ilişkisi olduğunu bile düşündüm!" dedi. Gülümsedim ve "Olabilir,
biz burda bir aileyiz ve hepimiz birbirimizin mutluluğunu isteriz!"
deyip şartları sıraladım.
1- Güzin gibi
giyineceksin, kıyafet masrafların karşılanacak. Buraya
gelirken ne giydiğin önemli değil, Güzin'in eve koyarsın
kıyafetleri, gelince üst katta değiştirirsin.
2- Burda olan
burda kalır. Ayrıca duyduğun gördüğün hiç bir şeyi
kocana bile anlatmayacaksın.
3- Behiye
hanım ve misafirleri sık sık gelir giderler, saygıda kusur
etmeyeceksin.
4- Ben ara
sıra Houdini gibi büro içinde yok olurum, içeri bakmadan içerde
dışarda demeyeceksin :)
5- Ben... Güzin
ile birlikteyim, sence sakıncası var mı?
Önce bir
düşündü, cevap veremedi. Sonra, "Beni ilgilendirmez!" dedi. "Zamanla
buradaki herşeyi öğrenecek ve içinde olacaksın!"
dediğimde gözlerime soran bakışlarla baktı. "Aile
demek herkes birbiri için demek!" dedim. Kaşlarını
çatıp, "Yani?" dedi. "Görürsün şimdi. İşi
kabul ediyor musun, maaşın 500 Dolar!" dedim. "Güzin 6 ayda
yüzde 25 zam aldığını söyledi, ne teklif etseniz kabul
edecektim zaten!" dedi. "O zaman şimdi alış
verişe gidiyoruz!" dedim. "Ne alış verişi?"
dedi. "Kıyafet!" dedim.
Doğru
Korupark'a gittik. Birkaç mini etek, askılı bady, sonra birkaç normal
etek, beyaz gömlek vs. aldık. Birkaç çift değişik renklerde
ayakkabı, hepsini arabaya yolladım. Sonra da iç
çamaşırı mağazasına girdik. Usulca kulağıma
eğilip, "İçimize giyeceklerimizi bile sen mi seçip
alıyorsun?" dedi. "Sadece ilk seferde, sonra Güzin ile gelir ne
ihtiyacınız varsa alırsınız!" dedim.
Güzin, Behiye abla
ve Fatma ile yaptığım alış verişlerden beni
tanıyorlardı artık. Mağaza müdürü zevklerimi de
bildiğinden bir çok şey çıkardı. Nur, önüne konan kutulardaki
malzemelere bakıp, kıpkırmızı bir şekilde,
kulağıma dudağı değecek kadar yaklaşıp, "Ben
bunları giyemem!" dedi. "Gir dene bakalım!" dedim
kabini işaret edip. "Ciddi misin?" dedi kızmış
bir surat ifadesi ile. "Geri gelip değiştirebilece kmisin
olmazsa?" dedim. Mecbur girdi. İlk giydiği jartiyerli bir
takımdı. Önce gözlerini, sonra kafasını çıkarıp,
kabin örtüsüne sıkı sıkı tutunup, "Hiç bir yerimi
örtmedi ki bu, hiç giymesem daha iyi!" dedi saf saf. "O da bir
seçenek!" dedim gülerek.
Daha önceki yüklü
alış verişlerimden bildikleri için, depo kısmındaki
özel soyunma kabininde kutuları bırakıp ön tarafa geçmişti
mağaza müdürü. "Aç bakayım perdeyi, merak etme kimse yok!"
dedim. "Yaaaa, kamera falan vardır!" dedi şımararak. Tamamdı
bu iş, ayıp falan filan dememişti. İlk kez,
aldığımız tüm çamaşırların bu kadar
yakıştığı bir vücut vardı karşımda. Yarağım
kaskatı oldu. Nur gözlerini dikmiş yarağıma bakıp, "Çok
mu yakıştı?" dedi ve etrafında döndü. "Çokkkk!"
dedim. "Yaaa, belli!" dedi yarağımı işaret edip :)
[Orhan]
« Çok Hızlı Tüm Bölümleri
|