Çok Hızlı! (14) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece saat 24:00
gibi gitti Güzin. Behiye abla bana, "Kal burda!" dedi, ama
"Yok!" dedim evime geçtim. Aklıma çiğdem gelmişti,
yazdım ama yine cevap gelmedi.
Sabah da kapı
çaldı. Açtım. Behiye abla, "Giyinip gel, kahvaltı
hazır!" dedi. Ballar, pekmezler, arı sütleri ağzıma
tepiyordu nerdeyse. Dün birine telefon etmişti. "Kimi
alacağız?" dedim. "Alınca görürsün!" dedi.
Kahvaltı bitince 9:45'de evden çıktık. Gittiğimiz yer
Fatma'nın eviydi. Fatma hazır kapıda bekliyordu. Aldık
Fatma'yı. "Şimdi nereye?" dedim. Bana,
"İnegöl'e!" dedikten sonra dönüp Fatma'ya, "Kız sen
neler yapıyormuşsun haberimiz yok!" dedi. Fatma da benim omzumu
okşayıp, "Madeni beraber keşfetmişiz!" dedi.
Behiye abla Fatma'ya kısaca planı, bulduğum binayı,
odaları vs. anlattı ve "Senin zevkine güvenirim. Şimdi
mobilya alacağız!" dedi.
İnegöl'de
büyük bir mağazanın önünde durduk. Birisi kapıya geldi.
Patronmuş. "Hoşgeldiniz Behiye abla!" dedi. İçeri
girdik. 5 tane yatak odası, 5 takım büro malzemesi, bir sürü koltuk,
yemek odası takımı vs. aldık. "Adresi ver Orhan!"
dedi, verdim. Sonra patron bizi kahve içmeye odasına davet etti. Kahveler
geldi. Behiye abla, "Nasıl bu sene işler?" dedi, adam
anlattı, şu kadar ihracat yaptık şudur budur diye. Behiye
abla, "Sinan bey kardeşim, bundan sonra hesabı kitabı Orhan
bey alacak, ben neysem o odur, sana vekaletnameyi yollatırım!"
dedi. Adam beni baştan ayağa süzdü. "Peki Behiye abla!"
dedi. Kahvelerimiz içtikten sonra kalktık. Adam, "Abla yemek yiyelim!"
dese de, "Yok!" dedi adama. Arabaya bineceğimizde adam
arabanın kapısını açtı Behiye ablaya.
Otoparktan
çıkarken, Behiye abla bana, "Burası görümcemin oğlu
rahmetlinindi, babasından kalma iş bu, burada çalışan
müdürdü buna yüzde 20 hisse vermiş, adam işi tıkır
tıkır yürütüyor, rahmetli de başka başka işlere
atlamış, ama hep böyle yüzde 20 ile ortak etmiş birilerini
işin başına geçirmiş. Görümcemle ben de bunları
çağırıp, işlerine
karışmayacağımızı, paylarını da yüzde
30'a çıkaracağımızı, sadece yılda bir gelip hesap
vermelerini istedik. Hepsine artık sen bakacaksın. Biliyorsun,
görümcemin de kimsesi yok benden başka!" deyip göz kırptı.
Fatma da arkadan uzanıp, "Artık sana karada ölüm yok
kocacığım!" dediğinde, ikisi de kahkahalara
boğuldular.
Bense manyaklaşmıştım,
"Kızlar, bunu hazmetmem lazım, bir yerde duralım!"
dedim. Meşhur bir Köfteci varmış, oraya sürmemi istediler.
"Neler var başka?" dedim. "Geçen gün arabanı
aldığın otomobil bayii var, aynısından Balıkesir
ve Kütahya'da da var. Yatları severdi, Gemlik'te bir yat ithalat imalat ve
ihracatını yapan bir tersane ve firma var. Marmara adasında bir
mermer ocağı, Bandırma'da bir mermer fabrikası var.
Altınoluk'ta bir otel var, 4 yıldız galiba. Bir de bu Amerikan
kapı vs. yapan bir fabrika var Nilüfer Organizede!" dedi.
"Manyak
mısınız, dalga mı geçiyorsunuz?" dedim. "Ha bu arada,
değişik illerde onlarca ev ve dükkan. Mehmet amcandan kalan birkaç
ev ve dükkan hariç!" dedi. Fatma, "Birkaç mı?" dedi
gülerek. "Ya Fatma, 40 ev, kimi daire, kimi müstakil, 15 tane de dükkan,
yazlıklar hariç!" dedi. "Kızlar, bunlara ben nasıl
yetişeceğim, 3 muhasebeci daha lazım!" dedim.
"Alırsın!" dedi gülerek. Sonra da, "Karına söyle,
bundan sonraki birkaç gün boyunca tüm bu işletmeleri gezip, seni
tanıtacağım!" dedi.
Dönüşte gidip
inşaatı kontrol ettik. Çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla
her gördüğü ustaya 100 dolar verdi. Göremedikleri de duyup önünde
sıraya girdiler. Arabaya dönünce, Fatma'ya, "Sen de gelsene kız
orospu!" dedi. "Tamam yavrum gelirim!" dedi o da. "Şimdi
diğer eşyaları halledelim!" dediler, perdeciye gidip hem
büro hem evler için perdeler ısmarlandı. Sonra en büyük
züccaciyeciden mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, kahve makineleri
alındı. Halıcıdan halılar vs. alındı. Birkaç
buzdolabı aldık odalara otel tipi, "Alkol ve diğer yiyecek
içecek işi sende!" dedi behiye abla. GSM operatörüyle işlemler,
laptop, telefon gibi işler de bana kaldı. Ustabaşına, 5 gün
olmayacağımı, mühendis arkadaşıma da 6. günde elle
tutulur birşeyler görmem gerektiğini söyledim...
5 gün boyunca her
yeri gezip, herkesle tanışıp, iletişim
numaralarını aldım. Günleri Altınoluk'ta otelde geçirdik.
Bu arada Sevgi ve Merve sürekli yazıyordu. Güzin'in haberi vardı
zaten. Hepsine iş için şehir dışına
çıkacağımı yazmıştım. Hemen hergün de
işlerimizi erken bitirip, kalacağımız otel odalarına
çekiliyor, her geceyi farklı bir odada bol bol sikişerek
bitiriyorduk. Altınoluk'ta kaldığımız ilk gece
Cunda'ya gidip süper bir masa kurduk, bol deniz mahsulü, meze, balık ve
rakı... Rakı, balık, ayvalık lafının
hakkını verdik...
11. gün
sabahı yanımda temizlik şirketinden 6 kadınla ve Güzin'le
temizlik başladı. Ben bu arada gidip laptop, seyyar telefon santral
vs. aldım, hepsi aynı gün kurulacaktı. Kırtasiye
malzemelerini de hallettim. Bu arada veraset işleri ile genel vekaletname
işlerini halletmiştik. 12. günde büro da, evler de hazırdı.
Bu arada ancak 1 kez Sevgi, 1 kez Merve ile, 1 kez de karımı ve
çocuğumu görebilmiştim. Kadınlar temizliği bitirip
ayrdıldıktan sonra, Güzin'i merdiven altındaki gizli geçite
götürüp diğer daireye geçirdim ve "Yatakları denememiz
lazım!" dedim. Arka taraftaki odada, "Bundan sonra pezevengin
benim, istediğimle, istediğim şekilde sikişeceksin!"
dedim. "Tamam kocacığım! Ama önce sana birşey
söylemeliyim..." dedi karşıma oturdu.
"Ümit... Biz
onunla görücü usulü evlendik. Bunun bir sevgilisi varmış, ailesi
birine vermiş, adam da bir davaya karışıp hapse
girmiş... Ümit kadınla görüşmeye başlamış, eve
gelmiyor, bu iş de
olunca ben de Ümit'e boşanma davası açtım!" dedi. "Behiye
abla ile konuşuruz. Bakarız!" dedim. Çatır çatır
siktim, iki deliğinden de. Açılışı
yapmıştık :)
Muhasebeci ile konuşup, evrakları
almış yerleştirmiştim. Herkes sabah geldi,
"Hayırlı olsun!" deyip gitti. Öğlen, Güzin'e,
"Şu tapuları al, şu şekilde liste yap, şöyle
yaz..." dedim. Güzin, "Niye öyle yapayım, Excelde
yazarım!" dedi. Ulan bunca zamandır sadece sikiyor, bu
kadınların özelliklerini öğrenecek ilgiyi göstermiyordum, kafama
dank etti.
Karım ve
kızım yazlıktan dönmüştü. Ona işin
boyutlarını anlattım. Karım, "Hayatım,
kızımızın hayatı kurtulur, istersen eve gelme, bu
işin üstesinden gel!" dedi. Zamanla sistem oturacaktı. Fatma
zaman zaman Behiye abla ile geliyor, zaman zaman Sevgi'yle ve arka sokaktan
daireye giriyorlardı. Çeşit çeşit seks oyuncakları
aldık. Hiç zorlanmadan harika zamanlar geçiriyoruz. Bazen Muhittin abi,
Fatma ve Behiye abşa takılıyorlar. Ben arada işlere bakmak
için şehir dışına çıkıyorum, o gün hangisi
müsaitse onu yanıma alıyorum...
3 aydır
sürüyordu bu böyle. Ama bir gün ilginç bir şey oldu, Güzin, bir bayanın
beni görmek istediğini söyledi. "Kim?" dedim.
"Kiracı!" dedi, isim ve adres verdi. Güzin'in takip ettiği
listeden baktım, 2 aydır kira yatırmayan, ama öncesi düzenli
ödenmiş bir daire idi. İçeri giren kadını
tanıdım, Fatma'nın oturduğu binadaki kamyoncunun
karısı idi. Hani o kafam gibi göğüsleri sütyeninden taşan,
penye şortunun altından kocaman götünü sergileyip çöp bırakan
kadın. Başında türban, üstünde pardesü, o günden farklıydı.
Beni görünce tanıdı, renkten renge girdi, ama bozuntuya vermedi.
"Buyrun!"
dedim oturdu. Güzin çay getirdi. Güzin, ona aldığım çeşit
çeşit mini etek, değişik renklerdeki gömlekler ve içine
giydiği çeşit çeşit çamaşırlarla müthiş
görünüyordu. Kamyoncunun karısı beni tanımıyormuş gibi
yaparak, "Merhaba, ben Filiz. Şu adres, şu dairede oturuyorum..."
dedi. Ona ayak uydurdum, "Buyrun, konu nedir?" dedim. "Kocam şu
nakliyat firmasında şöfor olarak çalışıyordu, geçen ay
kaza yaptı trafikte, suçlu çıkmamasına rağmen şirket
işten çıkarıp, hakedişlerini vermedi. Kocamın
kırıkları var, evde yatıyor, o nedenle 2 aydır kira
ödeyemedik. Kocam iyileşip yeni bir işe girene dek kira
borçlarımızı ertelemenizi rica etmeye geldim..." dedi.
"Kaza
tutanağı vs. var mı?" dedim. Çıkardı
çantasından. Doğru söylüyordu. Hemen hemen tüm işletmelerimiz bu
Nakliyat şirketiyle çalışıyordu. İnegöl'deki Salih
beyi aradım hemen. Nakliyat şirketinin adamı kıdemsiz
ihbarsız, hatta hastane masraflarını vermeden işten attığını
söyleyip, çalışanın hakkını yiyen firma ile
çalışamayacağımızı bildirip, "İşleri
kesin hemen, diğer firmalarımızdaki arkadaşları da
arıyorum!" dedim.
Biz ikinci
çaylarımız içerken, Güzin, "Nakliyat şirketinin patronu
bilmem kim bey arıyor!" dedi. "Bağla!" dedim telefonu
mikrofona alıp. "Orhan bey... dedi adam, girizgahtan sonra, "Arkadaşlarımız
bir hata yapmış, o beyin kayıplarını telafi edip, hastane
masrafı vs., yüzde 50 zamlı maaşla tekrar girişini
yaptırdım, gereken ilgi gösterilecektir! Sanırım
akrabanızmış?" dedi. "Evet akrabam, gereken ilgiyi
bekliyorum. Teşekkür ederim!" deyip kapadım telefonu. Adamların
toplam işlerimizde yurtiçi ve dışında günde 20
tırını kullanıyorduk neredeyse, bu ilgi normaldi.
"Filiz
hanım işlem halloldu şimdi. 2 aylık kirayı siliyorum. Şu
kartımı da alın, başka bir durum olursa ararsınız!"
dedim. Kadın, "Orhan bey nasıl öderim bu iyiliğinizi?"
dedi. Gram bozuntuya vermeden, "Ne borcu, bu insanlık vazifemiz!"
dedim. Ama içimden bir ses gizli kapıyı kullan diyordu :)
Kadını yolcu ettim. O gün kendimce izin günümdü, eve gittim
akşam, kimse ile görüşmeden. Kızımla oynayıp,
karımla oturdum, sohbet edip, kız uyuduktan sonra da seviştim.
Ertesi gün
öğlen cep telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. "Buyrun?"
dedim. "Merhaba Filiz ben..." dedi kamyoncunun karısı. "Orhan
bey dün sizin yanınızdan eve gelince aradılar kocamı,
dediklerini yaptılar, 2 aylık ücret yattı hesabına,
ayrıca hastane masrafları karşılandı ve iş
başı yapana dek avans ta yatırmışlar, hem de hepsi
zamlı. Bugün de gelip resmen özür diledi İK müdürü. 2 aylık
kirayı takdim edeyim, bir de bizim memleketin meşhur içli köftesinden
yaptım, teşekkür için..." dedi. "Kirayı istemem, ama
içli köfteye de hayır demek ayıp olur. Lakin büroda değilim,
diğer ofisteyim!" dedim. "Siz adresi verin, getiririm ben!"
dedi. Arka sokağın adresini verdim :)
20 dakika geçmeden aradı, "Geldim ben, ama burası ev?" dedi. "Yok ofis,
açıyorum kapıyı!" dedim. Güzin'e de, "1 saat yokum!"
dedim. Güzin kıskanç ama meraklı gözlerle baktı, halen
alışamamıştı başkalarını sikmeme. Gizli
geçitten geçip arkadan sürgüledim kapıyı. Filiz elinde bir
poşetle daire kapısına geldi. İçeri buyur ettim. Mantosunu
aldım, başörtüsünü kendi çıkardı. Oturtup, "Birşey
içer misin?" dedim. "Gazoz var mı?" dedi. Saydım
koladan biradan viskiye. "Kola o zaman." dedi. İçeri geçip
kolaya votkayı kaktırdım :)
"Nasıl
büro burası, ev gibi?" dedi. "Daha çok dinlenme bürosu, orda
yorulunca bu tarafa kaçıp, konsantre olup toplantıları da burda
yapıyoruz!" dedim. "Hımm!" dedi. Koladan bir koca
fırt çekti ve "Mmmmhhh, soğuk soğuk iyi geldi KOLA!"
dedi, kola kelimesini vurgulayarak. Zaten tadını anlamaması
imkansızdı. İçli köfteden aldım bir tane, gerçekten de
muhteşem olmuştu, hafif ılıktı halen. Kafamı
kaldırdığımda Filiz kolayı kafaya dikmişti bile
:) İnce bir basma mı desem etek giymişti, ama etek
dizlerindeydi. Oturunca toplanmıştı. Üstünde yapışan
bir triko bluz vardı. "Bir tane daha?" dedim kolayı
gösterip. "Olurrr!" dedi. Kola votkayı yaptım, bu kez votka
kola oldu demeliyim. Bardağı eline verirken parmaklarımız değdiğinde
komple elektrik geçti vücudumdan.
İkinci bardağı
bitirdiğinde, "Geçen sefer yaptığım
terbiyesizliği affedersin değil mi?" dedi. "Anlamadım?"
dedim. "Zevkliymişler dedim koridorda sana. Bak, kocam kamyoncu, yol
çıkar nerde iş bulursa oraya yollanır, ayda bilemedin 3-4 gün
evde kalır. O dışarıda işini hallettiğinden beni
unuttu zaten, ayrıca gelince de anası danası çocukları vs.
derken bana zamanı kalmaz. Yani ayda bir kez kadın olurum, onda da
kadın değil amcık olurum tabir yerindeyse, siker bırakır.
(içkinin etkisi ile ağzı giderek bozuluyordu) Ee, siz de haftalarca
günlerce yanda yukarıda o kadar sikişince... O akşam seni içeri
çekmek istedim biliyor musun?" dedi.
"O zaman
şimdi çek!" dedim. Ayağa kalkıp koltuğunun yanına
gittim, fernuarı açıp yarağımı uzattım. Hemen
ağzına aldı. Biraz yaladıktan sonra, "O iki orospuyu
bağırttığın kadar ses çıkarabilir misin benden?"
dedi. Meydan okuyordu orospu. O yarağımı yalarken eğilip
eteğinin altından 2 parmak hareketimi yaptım. Öküz karı
yarağımı ısırdı zevkten. Öyle böğürüyordu ki,
Güzin sanırım gizli kapıyı 2 kez yokladı, içeride ne
oluyor diye...
Filiz, "Oha
orospu çocuğu!" dedi nefes nefese, ne de olsa kamyoncu dili
kullanıyordu karı. "Şu desti gibi göğüslerini sikeyim
azıcık!" dedim. Hemen soyunduk. Yarağımı
göğüslerinin arasına alıp kafasına dil atmaya
başladı. "Götün açık mı?" dedim. "Hayırrr!"
dedi. İçimden (O zaman götünü sonra açarım!) dedim. Karının amına kafamı
soksam girerdi. "Neler girdi lan buna, folloş?" dedim. "Ne
bulursam soktum amk çocuğu!" dedi. İçimden geldi
kadını tokatlamaya başladım. Ben tokatladıkça, "Vur
amk çocuğu!" diye inliyor, amcığını bana
itiyordu...
Göğüs
uçlarını parmaklarımla sıkıştırıp
çektikçe kadın deliriyordu. Uzanıp çekmeceden en büyük Zenci
yarağını çıkardım. Daha kimse
alamamıştı. Soktukça daha yok mu diyecek gibiydi kadın. Kilosu
çok olan kadının amı da mı büyük oluyordu nedir, hepsini
aldı kadın. Kamyoncu kocasının bunu neden sikmediği
belliydi. Zenci yarağını ellerine bırakıp,
yarağımı ağzına verdim. Kadın o kocaman Zenci
yarağını köküne kadar aldı amına. Ağzım
açık seyrederken, beni ağzıyla boşaltıp, pomlalamaya
devam etti Zenci yarağını. Koltkta kadını izliyordum.
Kadın orgazm ola ola devam ediyordu...
Yarım saat
sonra durdurdum. "Kalk giyin, bu alet sana hediyem!" dedim. Küsüp gitti.
[Orhan]
« Çok Hızlı Tüm Bölümleri
|