Çok Hızlı! (11) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece
yarısı mesaj sesiyle uyandım. Çiğdem, "Babam..."
yazmıştı. Babsı vefat etmişti. "Başın
sağolsun! Geleyim mi?" yazdım. "Kesinlikle
hayır!" diye cevap geldi. Tekrar yatıp uyudum. Sabah 07:30 da
kapının çalınması ile uyandım. Kapıda Behiye abla
vardı, beni itip içeri girdi. Behiye ablanın 45 yaşında
olduğunu, kocası Mehmet amcanın da 75 yaşında
olduğunu ve Behiye ablanın onun ikinci karısı olduğunu
biliyordum. Ama otoriter ve sert bir kadın olduğunu çok önce
öğrenmiştim. "Bak Orhanım, akşamki
yaramazlığın bana bir şey anımsattı!" dedi.
"Nedir abla?" dedim. "Bugün kaça kadar
çalışıyorsun?" dedi. "16:00" dedim.
"İyi, saat 17:00'de bu adreste ol, yoksa karışmam!"
deyip elime kağıdı tutuşturup çıktı. Güzine
yazdım, "Rahat ol, Behiye abla ile konuşacağız
akşamüzeri!" diye, ama Güzin halen tırsıyordu.
Akşam üzeri
diğerlerinin ısrarlarına (Merve, Fatma ve Sevgi) rağmen,
"İşim var!" deyip geçiştirdim. Şimdilik
karımın yazlıkta olduğunu Behiye abla ve Güzin hariç bilen
yoktu. Verdiği adrese gittim. Kapıyı 50'li yaşlarda bir
adam açtı. Adam yaşına rağmen fit bir herifti. Saçları
kırlaşmamış olsa yaşı belli olmayacaktı.
Behiye abla mini bir etek, üstünde ip askılı bir body ile koltukta
oturuyordu. Şok olmuştum. Bu kadın normalde ayak bileklerine
kadar manto giyip, kafasını kafamın iki katı türbanlara
saran bir kadındı.
"Gel
Orhanım, gel!" dedi. Filmlerde seyrettiğim koğuş
ağaları gibiydi. Adama, "Muhittin, bira getir!" dedi. Adam
iki bira ile geldi, birini bana, birini Behiye ablaya verdi. Sonra da Behiye
ablanın ayakları dibine çöktü. Behiye abla uzun ojeli ayak
tırnaklarıyla adamın yere koyduğu elini ezerken bira bardağından
büyük bir yudum içti. Sonra, "Bu piçe kaç zamandır yetmediğini,
bir iki arkadaş edinmesini söylüyorum, ama piç kaptırırım
korkusuna getirmiyor kimseyi, ben de çıkıp arayacak durumda
değilim, iyi denk geldin!" deyip kahkaha attı. Birasından
bir yudum daha içip kalktı ve "Ben içeri geçiyorum,
hazırlanıp gelin!" diyerek yatak odasına geçti.
Soyunurken Muhittin abi anlattı. Dört yıl önce sokaklarda yaşarken bulmuş bunu, bu
evi dayamış döşemiş, her türlü ihtiyacını
karşılıyormuş. Haftada bir iki kez gelip, buna köle
muamelesi yapıp, kendini siktirip gidiyormuş. "Yazlığa
gittiklerinde 10 günde bir ancak geliyor, ama yoruldum, ah
parasızlık!" dedi. O sırada, "Hadi lan nerde kaldnız?" diyen Behiye
ablanın sesi gürüldedi içerden. Muhittin abi, "Bu apartman bu
orospunun, ondan rahat bu kadar!" dedi. "Behiye ablanın bu kadar
zengin olduğunu bilmiyordum!" dediğimde, "Bunun gibi onlarca gayrımenkulu var!" dedi. Meğer kocası
(Mehmet amca) inanılmaz zenginmiş, zaten Behiye ablanın
kullandığı araba biraz fikir veriyordu.
Çırılçıplak
soyunup içeri geçtik. Sanki yatak odası değil de işkence
odası gibiydi, yatağın her iki ucunda da deri kemerden
kelepçeler vardı. Behiye abla ojeli parmaklarının olduğu
ayaklarını havaya kaldırıp, "Yalayın!" dedi.
Muhittin abi bir ayağından, ben bir ayağından yalamaya
başladık. Behiye abla bir süre sonra, "Getir!" dedi.
Muhittin abi çekmeceden deri bir şey alıp Behiye ablaya verdi.
Kadın eline alıp şaklattığında kırbaç
olduğunu farkettim. Muhittin abinin sırtına iki kez vurdu
kırbaçla, bir kez de bana vurup, "Yalayın lan piçler!" diye
bağırdı. Kırbacı ikinci kez salladığında
tutup elinden aldım ve "Ne lan amk orospusu, değil karıma
söylemek, yedi düvele duyursan ne olur, anasını avradını
siktiğim orospusu!" deyip iki tokat attım. Behiye abla şok
olmuştu, bunu yapacağımı hiç beklemiyordu.
Kırbacın en az
30 cm'lik sapını amına yarısından çoğunu
soktuğumda, "Ahhhh!" diye bağırdı. "Muhittin
abi, bağla şunun elini ayağını!" dedim. Ama
Muhittin abi korkuyordu. "Hadi abi!" deyince, yatağın
başucundaki deri kelepçelere bağladı. Şimdi Behiye orospusu
yatağa el ve ayaklarından bağlı halde kıvranıyor,
"Ananızı siktim lan sizin!" diye küfürler savuruyordu.
"Gel abi, ne yapmak istersen senindir!" dedim. Muhittin abi halen korkuyordu.
Ben, "Neler var başka?" deyip çekmeceleri
karıştırdım. Her türlü sado mazoşist alet ve
hükmedenlere özgü materyal vardı. Ağzına
bağlayacağım topu aldım. Muhittin abi, "Defalarca bana
bağlayıp kırbaçladı orospu!" dedi. Kayışından
bağladık. Sesi kesilmişti orospunun.
Muhittin abiye,
"Abi bu iş öyle de bitti, böyle de! Battı balık, yan gider!
Bari intikamını al, ne yapmak istiyorsan yap orospuya!" dediğimde,
gidip mutfaktan, en kalınından ve uzunundan 2 adet patlıcan
getirdi. Birini amına sürtmeye başladı. Sürttükçe amı
ıslanan Behiye ablanın amına patlıcanı soktu. Behiye
abla ağzını çözmemiz için sesler çıkarınca, çözdük
ağzındaki topu. Ağzı serbest kalınca, "Ulan
orospu çocuğu, seni aldığım çöpten daha kötüsüne
bırakacağım!" diye bağırdı. Muhittin abi
gülerek koca patlıcanı amında ileri geri sokup çıkarıp
Behiye ablanın sularını akıtırken, patlıcanı
amında bıraktı. Behiye ablayı, bağlı olduğu
kelepçenin elverdiği kadar yan çevirip, bacağının birini hafif
kaldırıp, diğer patlıcanı kuru kuru göt deliğine
sokmaya başladı. Behiye abla, "Ne olur yapma Muhittin, kulun
kurbanın olayım!" diye bağırıyordu.
Muhittin abi
gülerek, "Eee, hangi çöpe bırakacaksın beni? Orospu!" diye diye
sokuyordu patlıcanı götüne. Behiye abla ise, "Aşkım
bırakır mıyım ben seni hiç, sikicim, erkeğim, yapma,
çıkar!" diye yalvarıyordu. Onları o halde bırakıp
salona geçtim ve elbiselerimi giyindim. Geri yanlarına gidip, telefonumla
birkaç resim çektim. Muhittin abiye, "Devam et abi, sakın yumuşama,
orospunun aklı başına gelsin. Merak etme, elimde bu resimleri
varken ikimize de birşey yapamaz artık!" deyip çıktım.
Güzin'den bir sürü mesaj vardı, merakla Behiye abla ile ne
konuştuğumuzu soruyordu. Cevap olarak, Behiye ablanın amına
götüne patlıcan sokan Muhittin abinin yataktaki resimlerini yolladım.
Güzin'den gelen cevap, "Sen var ya sen :)" oldu.
Sabah Merve mesaj
attı. "Çok özledim, ama elemanım, hani sana bahsettiğim,
evini paylaştığımız okul arkadaşım,
babasını kaybetti. Sırf ona güvenirdim, o yüzden birkaç gün
görüşemeyebiliriz!" diye. İçim cız etti, demek ki
aşkım Öiğdem bir süre yoktu. Tam kapıdan
çıktığımda, Behiye abla açtı kendi dairesin
kapısını ve "Orhan, bir saniye!" dedi. Sertçe, "Ne
var?" dedim. Kolumdan tutup beni içeri çekti. "Yıllar önce Mehmet
amcanla evlendiğimde yaşlıydı ve hep emretmek zorunda
kaldım, o öyle istiyor diye. Bundan ben de zevk
aldığımı sanıyordum, oysa dün bana
yaşattığın şey bambaşkaydı. Kimse de bugüne
dek denemedi!" deyip portmantodan koca bir sarı zarf
çıkarıp, "Bu senin!" dedi. Açmadan aldım
çıktım zarfı, ama merak ediyordum. Arabaya oturup açtım. Zarftan
koca bir tomar Dolar çıkınca dudağım uçuklayacaktı :)
Akşam eve
döndüm. Merve Çiğdem'in yokluğunda işine sahip
çıkıyordu. Fatma, Sevgi ve Güzin umurumda değildi zaten.
Yemeğimi yeyip yatsı ezanını duyunca Behiye ablaya mesaj
attım, "Evdeyim, müsaitsen gel!" diye. Birkaç dakika sonra
kapıları açılıp kapandı, bizim kapı
çalınmadan açtım. Buyur ettim misafir odasına. "Ne içersin?"
dedim. "Ne ikram edersen." dedi ılımlı bir
şekilde. Bira açıp getirdim. Bardağın yanına
zarfı da sehpaya koydum ve "Bunu istemiyorum!" dedim.
"Manyak mısın sen?" dedi gözlerime bakıp.
"İstemiyorum!" dedim. "Oğlum bende bundan daha
eşek yüküyle var!" dedi. Şaşırmıştım, "Nasıl?"
dedim yüzüne bakıp.
"Bu mehmet
iti kadastro müdürüyken tonlarca rüşvet alıp imar planları ile
oynamış. Benle evlenince de çocukları karşı
çıktı diye onları mirasından mahrum bıraktı.
Hepsi bana kalacak teneşir paklayasıcadan. Sen de benim doğruyu
görmemi sağladın. O yüzden bu sadece avans, sen rahat ol. Ne zaman
ulaşamadığın maddi bir isteğin olursa bana yaz
yeter!" dedi ve zarfı bana uzattı. Alıp kenara koydum. "Bak..."
dedi ayağa kalkıp, "Senin sayende Muhittin'i ne kadar
sevdiğimi anladım, herifin de içinde aslan varmış, pestilimi
çıkardı. Senin sayende hayatımda ilk kez mutluyum. Ne olur parayı
dert etme, git arabanı değiştir, köşedeki galeriye git,
benim adımı ver, sana ve Muhittine benim arabanın
sıfırını ayırttım!" dedi. Ne diyeceğimi
bilemeden ağzım açık kalakaldım.
Ertesi gün sabah
uyandığımda Çiğdem'den halen haber yoktu, aradım
telefonu kapalıydı. Arabamla işe giderken Behiye abladan mesaj
geldi, "Akşam üstü iş çıkışı geleceğini
galeriye bildirdim, işlemlerini yapıp arabanı hazır
edecekler :)" diyordu. Akşam üstü galeriye gittim.
Kırmızı bir 4x4 vardı kapı önünde, bir de siyah.
İçeri girdim. Muhittin abi de galerideydi, "Sağol be
Orhanım!" diye karşıladı beni. İşlemlerimiz
yapıldı, dışarı çıktım. O ana dek dikkat
etmemiştim. Plaka, adım ve soyadımın ilk harfleri ve doğum
yılımın son 3 rakamıydı. Kendi kendime, Ulan bunu
karına nasıl açıklayacaksın bakalım :) dedim.
Eski arabamı
da galeriye sattım. Behiye ablanın verdiği Dolarlara ekleyip
bankaya bir hesap açıp yatırdım. Dünden bugüne epey bir nakitim ve sıfır bir 4x4 arabam olmuştu :)
[Orhan]
« Çok Hızlı Tüm Bölümleri
|