Çok Hızlı! (9) (Orhan 36 Y., Bursa)
Binada başka
kimse olmadığı için rahatça aşağı indim.
Kapı yarı açıktı zaten. Güzin karanlıkta koridorda
boynuma sarıldı. "Ben yazmasam arayıp soracağın
yok!" diye sitem ediyordu. "Sitemin sırası değil
şimdi!" dedim. Elinden tutup, "Nereye?" dedim. Yatak
odalarından ters tarafa, misafir odasına girdik. Hiç öpmeyle falan
uğraşmadan bunu yemek masasına ellerini dayayıp
domalttım. Aşağıya eğilip iki parmağımı
amına götürdüm. Daha parmaklarım değer değmez
sırılsıklam amcığını farkettim.
Parmaklarımı sokup hareketi yapmaya başladığım
anda saldı sularını. Parmaklarımın her
kıpırdanışında ya da sertçe giriş
çıkışında, kolunu ısırıyor, buna rağmen
deliler gibi sesi çıkıyor, "Ummmm, ohhhh, ahhhh,
parmaklarınla ha, offfff, ahhh!" diye inliyordu.
Yerler, benim
tişörtüm, bacakları, heryer su içinde kaldı.
Kasılmalarından kaç kez orgazm olduğunu anlıyordum. Dördüncü
orgazmından sonra ayağa kalkıp, yarağımı göt
deliğine dayadım. "Hayır!" dedi, eliyle amına
soktu yarağımı. Birkaç dakika siktikten sonra tekrar tekrar
kasıldığını hissettim. Ben de boşalmak üzereydim,
risk almamak için yarağımı amından çıkarıp beline
boşalttım döllerimi. Kalçasını tokatlayıp, "Benim
gitmem lazım!" deyip evlerinden çıktım usulca, kendi evime
döndüm.
Ayakkabılıktan
biraları alıp evime girdiğimde saate baktım, 15 dakika da işlem
tamamdı. Çok geçmeden yine mesaj geldi. "Ne bu böyle, tamam çok güzel
sikiyorsun, ama orospu muamelesi yaptın bana, hayvan gibi sikip
bıraktın, bir daha arayıp sorma beni!" yazmış. Kendi
kendime, Al bu da başka bir çeşit :) dedim. Daha iki dakika geçmeden
bir mesaj daha. "Hiç böyle aşağılanmamıştım!"
yaıyordu. Ben cevap yazmadıkça bişeyler yazıp yolluyordu.
Telefonu kapatıp yatıp uyudum.
Ertesi sabah işyerinde
Sevgi çöpleri alırken, "Hikmet Pazartesi gidiyor, nasıl
yapalım?" dedi. "Fatma'ya da söyle Cuma akşamı
masayı kurun!" dedim. Ama karımın yazlığa
gittiğini söylemedim. Karım arayıp yola
çıktıklarını söylediğinde saat 15:00 falandı.
İyi yolculuklar diledim, "Cumartesi akşamı gelirim!"
dedim. Saat 16:00'da çıkınca Merve'yi aldım. Evime gidip 1.5
saatlik seanslarımızdan birini daha yaptık. Yine iki parmak
hareketiyle başladım, bu kadın buna bayılıyordu. Her
tarafın ıslanması, parmaklarımı çekip arada
amcığını tokatlamam delirtiyordu Merve'yi. Götünü sikerken,
o beni koltuğa oturtuyor, kendi eliyle amından akan sularla
sırılsıklam olan göt deliğine bir seferde köküne kadar
alıyor, ellerimi alıp göğüslerini avuçlatıp
kucağımda hoplaya hoplaya amcığını parmaklayarak orgazm
oluyordu.
Merve'yi
gönderdikten sonra arkadaşlarımla buluştum, güzel bir yemek
yedik, ikişer kadeh rakı içtik. Saat 21:30'da Çiğdem'e
yazdım. "Kahve için geç olmadı değil mi?" diye. "Hayır,
ben de bekliyordum!" yazmış. Ne olur ne olmaz diye 4 bira
aldım. Sapsarı saçları yine salık, dizlerinin üzerinde bir
şort ve bir tişörtle açtı kapıyı. Makyaja veya
kıyafete ihtiyacı yoktu, çuval giyse yüzüne kara çalsa bile bu
güzellik bozulmazdı eminim. Hastalık geçmiş, suratına can
gelmişti.
"Belki kahveden
sonra içeriz diye getirdim!" deyip poşeti uzattım. Gülümsedi ve "Geliyorum!"
deyip mutfağa geçti. Onu sigara içerken görmemiştim. Kahveler
geldiğinde etrafa bakındım, kül tablası da sigara da yoktu.
Anladı ve "İçebilirsin. Hatta kahveyle ben de içerim!"
dedi. Edirneli olduğunu, mezuniyetten sonra iş
bulamadığını, Merve bu işyerini açıp
çağırınca geldiğini, annesinin
olmadığını, babasının da köyde olduğu için
hayvanı tarlayı tapanı bırakamadığını,
o yüzden yalnız yaşadığını anlattı.
Kahveler bitince
gidip biraları getirdi. Bardak yoktu, "Trakyalız be yaaa!"
dedi gülümseyerek, şişeden içmeye başladık. "Merve ile
mutlu musun?" dedi, özele önce o girmişti. "Oldukça!"
dedim. "O zaman niye başkası da var hayatında?" dedi.
Merve, Sevgi'yi biliyordu, ama devam edip etmediğini hiç
sormamıştı. "Bursalıyız be yaaa!" dedim ben
de, diyecek şeyim yoktu. Saldırıyı geçiştirmenin yolu
karşı saldırıydı. "Senin gibi bir güzelliğin
yalnız olması çok ilginç!" dedim. Gözlerinden bir an hüzün
geçti. Lisede çıkmaya başladığı bir çocuk
olduğunu, ayrı şehirlerde okumalarına rağmen
üniversite de de görüştüklerini, okullar bitip iş hayatına
atıldıklarında evlenmekten bahsetmeye
başladıklarında ise çocuğun işyerinden biri ile aldattığını
anlattı. "Onca yıllık aşk var, yapmış bir
hata, affedemedin mi?" dedim. Gülmeye başladı ve "Kadın
olsa belki affederdim!" dediğinde, "Hadi yaaaa!" deyip
gülmeye başladım.
Getirdiğim biralar
bittiğinde, "Viski var, içer misin?" dedi. Yemekte de rakı
içmiştim. "Boşver!" deyip kendime çektim. Dudakları
dudaklarıma değdiği anda kendini geri çekti. "Merve'ye bunu
yapamam, o sana aşık!" dedi. "Biliyorum, ama sanırım
ben de sana aşık oluyorum!" diye ağzımdan
fırladı laf. Dudaklarımı parmaklarıyla kapadı ve "Hiiiişt!
Sarhoş mu oldun?" dedi. "Bursalıyız be yaaa!"
dedim. O da, "Trakyalıyız be yaaa!" diye güldü. Kalkıp
viski getirdi. Artık iyice gevşemiştik. "Şu senin
meşhur bir hareketin varmış, Merve kendinden geçtiğini
söylüyor!" dedi. "Denemek ister misin?" dedim. "Pışıkkkk!"
dedi gözünü çocuk gibi açarak :)
Sabah uyandığımda
onun yatağında, kollarımda o, ama ikimiz de giyinik haldeydik.
Demek ki kopmuştuk gece, başım çatlıyordu. Alnından
öptüm. Gözlerini araladı. Burnundan, yanaklarından öptüm.
Dudaklarını dudaklarıma gömdü, kollarıyla sıkıca
sararak. Sonra da kollarımdan ustalıkla sıyrılıp, ayağa
kalktı. Saçlarına bir toka geçirirken, "Anlayışın
için teşekkür ederim, sen harika bir adamsın, şimdi
kahvaltı zamanı!" dedi. Yataktan fırlayıp belinden
sarıldım arkadan. Kalçalarını bana yasladı. Boynunu
öpüp, "Pek romantik olmayacak ama çorba içelim mi?" dedim. "Trakyalıyız
be yaaa!" dedi.
Çorbacıdan
sonra (sarımsak koydurmadı çalışacağız dedi)
işyerine 2 sokak mesafede indi arabadan. Kendi kendime, Ne oluyor lan diye
diye eve gidip üstümü değiştirdim. Başım
ağrıyordu. İşyerine gitmeden eczaneye uğrayıp ilaç
aldım, kahve ile kendime geldim. Çiğdem'le sevişmemiştik
ama buna rağmen süper bir gece geçirmiştim. İçim kıpır
kıpırdı. Muhteşem bir geceydi. Ona, "Sevişsek bu
kadar zevk alır mıydım bilmem?" yazdım. "O
duygusallıkla sevişsek sanırım efsane olurdu, ama yapamam! Yazma,
müşteri var ve de telefonum hep ortalıkta, Merve'nin eline geçmesin,
ayıp olur!" yazdı en son.
Takvime
baktım günlerden Cuma. Akşam üstü iş çıkışı
eve gidip biraz dinlendim. Uyumuşum, saat 20:00'de uyandım.
Çiğdem mesaj atmıştı. "Evden kaçabilirsen bir kahvelik
uğrasana!" diyordu. Sevgi'ye evde biraz işim olduğunu,
yemeğe başlamalarını, yetişeceğimi yazdım.
Nasılsa kimse eşimin yazlıkta olduğunu bilmiyordu.
Çiğdem yine
çok güzeldi. Daha sabah ayrılmıştık, ama sanki
yüzyıldır görmemişim gibi özlemiştim. Kapıdan girer girmez
sımsıkı sarıldık birbirimize. "Özledim!"
dedim. "Ben de!" dedi. Elele oturduk koltuğa. "Kahve
yapayım mı?" dedi. "Hayır, yanımdan ayrılma!"
dedim. Başını omzuma koydu. Elimi omzuna atıp
sımsıkı çektim kendime. "Böyle devam edebilir miyiz?"
dedi. "Neden olmasın!" dedim. "Merve'ye bunu yapamam, ama
seni..." dedi kaldı. O anda gelen mesaj sesi ile kendime geldim.
Sevgi, "Geliyor musun?" yazmış. Çiğdem, "Evden mi?"
dedi. "Boşver!" dedim. "Hayır, gitmelisin!" dedi.
Kapıda tekrar sıkı sıkı sarıldık. Dudaklarımız kenetlendi, sonra beni kendinden uzaklaştırıp, "Git!" dedi.
Fatma geçen sefer
karşıladığı kıyafeti giymişti, siyah
jartiyerli olan. Aynı kıyafetin kırmızısı da
Sevgi'deydi. Hikmet üçüncü kadehe geçmişti. Hanımlar ikinci
kadehteydi. Keyfim yoktu, ama arka arkaya iki kadeh attım. Biraz olsun
kendime gelmiştim. Ben de onlara uymak için sadece boxerla oturmuştum
sofraya. Hanımlar masanın altına girmiş, Fatma Hikmet'e, Sevgi
de bana sakso çekiyordu. Sevgi'yi masa altında aldım. Fatma'yı
da çektim. Fatma'yı koltuğa yatırdım. Hikmet'e de koltuğun
ayak ucuna geçip yarağını Fatma'nın ağzına
vermesini söyledim. Sevgi'yi de Fatma'nın amcığına
doğru domaltıp yarağımı amcığına
daldırdım.
Sevgi
Fatma'nın amını dillerken, Hikmet'in yarağı
Fatma'nın ağzında bir kaybolup bir görünür oluyordu. Aklım
Çiğdem'de, bedenim buradaydı. Ona sarılmayı o kadar çok
istiyordum ki, aklımı sikişe veremiyordum. Sevgi'nin nefes
nefese, "Yeter, Orhanım yeter!" deyip kenara çekilmesi ile Fatma
gelip yarağımın önünde domaldı ve amına aldı
yarağımı. Hikmet'e baktım, masaya geçmiş dördüncü duble
rakısını bitirmek üzereydi. Saate baktım, 45 dakikadır
Sevgi'yi sikmiştim. Tekrar Çiğdem'le olduğum hayaline
dalmıştım.
Tekrar ortama
döndüğümde, ben Fatma'nın götünü sikerken, Sevgi, Fatma'nın
altında taşaklarımı yalıyor, vibratörü kendi götüne
sokup çıkarıyordu. Hikmet masada kaykılmış,
yarağını kaldırmak için okşamaya
çalışıyordu. Hem Fatma hem Sevgi defalarca orgazm olmuş,
ama ben daha boşalamamıştım. "Kızlar, kusura
bakmayın, evde kız hasta, aklım orda, sırf size söz verdim
diye geldim, bu akşam beni mazur görür müsünüz?" diye izin istedim.
Onlar da, "Zorda bıraktık seni, söyleseydin keşke!"
dediler. Hemen elime yüzüme vücuduma bir su tutup müsaade istedim. Ben
çıkarken, Hikmet sızmış, Fatma ve Sevgi, "Biz bunla
idare ederiz!" deyip vibratörü kapmaya çalışıyorlardı.
Saat 22:00'de gelmiş, 23:45'de çıkmıştım.
Çiğdem'e
yazdım, "Uyudun mu?" diye. "Aklımda sen varken mümkün
değil!" yazmış. "Geliyorum!" yazdım. "Gelme!"
yazdı. "Duramıyorum!" dedim. "Eşin?"
dedi. "Gelince anlatırım!" dedim. Tekel bayisine
uğrayıp 100'lük rakı, birkaç meze, birkaç da bira aldım.
00:05 de kapısındaydım. Elimdekiler aldı. Masayı
kurdu. Elele oturduk. Gözgöze, "Bize!" diye kadeh kaldırdık. Arada uzanıp derin derin öpüşüyorduk. "Sahi
evdekine ne dedin?" dedi. "Annesi rahatsızlanmış,
annesine bıraktım!" dedim :)
[Orhan]
« Çok Hızlı Tüm Bölümleri
|