Çok Hızlı! (7) (Orhan 36 Y., Bursa)
Evime varınca
güzelce bir duş aldım, sanki heryerim bal kaymak olmuş gibi
yapış yapıştım. Gelirken aldığım
mezeleri açtım. 2 kadeh rakı doldurdum balkondaki masaya,
fotoğrafını çekip, "İkinci kadeh senin! Evde kimse
yok!" deyip Merve'ye yolladım whatsapdan. Az sonra Merve balkona
çıkıp gülümseyerek, "Yarım saat sonra!" diye
yazdı. Saate baktım 21:30'du. Hava yeni kararmıştı.
Yan komşum
emekliydi, yazlığa Mayıs ayında gider Kasımda dönerdi.
Yaz olduğu için herkes ya tatilde, ya köyünde, ya
yazlığındaydı. Benim blokta tek ışık vardı,
o da ikinci katta oturan 75 yaşındaki, gözleri görmeyen,
kulakları duymayan teyzenin dairedeydi. Tüm siteye göz gezdirdim. Benim
araba dahil 6 tane araç vardı otoparkta, oysa kışın araba koyacak
yer kalmazdı. Tüm dairelere baktım, benim balkona doğru
ışığı yanan 2 daire vardı. Karşıdaki bloğun ön
yüzü, yani otoparka bakmayan yüzü geniş bir caddeye baktığından
çoğu kişi o taraftaki balkonlarını kullanıyordu. Yani biraz
dikkatli davranırsak Merve'nin gelip gittiğini kimse göremezdi.
Yarım saat sonra Otoparktan başörtülü
mantolu birisi geçti ve bizim binaya girdi, ama karanlıkta kim
olduğunu seçemedim. Herhalde ikinci kattaki teyzenin kızı veya
gelini dedim, birkaç kez görmüştüm gelip gittiklerini. Az sonra kapımdan
tırmalanır gibi bir ses geldi. Kalkıp delikten baktım,
başörtülü kadın sırtı dönük bizim kapıdaydı.
Açtım kapıyı, buyrun diyemeden döndüğünde MERVE
gülümsüyordu. İçeri girdi ve "Şaşırdın mı?
Kamuflaj!" dedi. Sonra anlattı, meğer bizim doktor iç anadoludaki
bir ilin bir kasabasındanmış. Çevresi mutaassıp, hatta
sülalede açık kimse yokmuş, aralarında
anlaşmışlar, Merve (ki 2 yılda bir falan bayramlarda gidip
1-2 gün kalırmış) oraya kapalı gider, kapalı
dönermiş. "İlk kilometrenin sonunda çıkarıyorum!"
dedi, gülüştük.
İçerdeki
ışıkları da söndürüp onu balkona aldım. Kadehleri
kaldırıp, "Bu harika güne!" dedim. "Harika adama!"
dedi. Sonra usulca halıya uzanıp elimi uzattım. "Burda
mı?" dedi. Görülürüz diye etrafına bakındı. O da
kimselerin olmadığını görünce yanıma uzandı.
"Bana bugün yaptığını tekrar yapar mısın?"
dedi. "Sevdin mi?" dedim. "Bayıldım! O
kısacık anda sayamadım, ama ardı ardına kaç kez orgazm
oldum bir bilsen!" dedi. Onun bacaklarını dik ama
kıvrık konuma getirdim. Gidip içeriden kirli sepetine baktım,
bir çarşaf aldım. Getirip altına serdim.
Parmaklarımı
daha amcığının dudaklarına değdirdiğimde bir
anda kendini saldı. Daha yeni dokunmuş, parmaklarımı içine
bile sokmamıştım bile, ama orgazm olduğuna yemin
edebilirdim. Parmaklarım içinde piston gibi hareket ederken, diğer
elimle ağzını kapatmama rağmen sesi balkonda
yankılanıyordu. Öyle fışkırıyordu ki
amının suları, parmaklarımı çekip bazen
amının dudaklarını tokatlıyordum, daha da fazla
fışkırtıyordu sularını. Bu kadar güzel bir
kadının kölem gibi parmaklarımın ucunda
kıvranışı kendime inanılmaz güvenmeme neden oluyordu. Eliyle
elimi tutmaya çalışıyor, ama bunu hem bilinçsiz hem de tam
olarak istemeden yapıyordu. Ki eli güçsüz ve amaçsız, sadece yeter
der gibi sallanmasına rağmen, ağzından, "Öldürdün beni,
ohhh aşkım, öldüm!" lafları dökülüyordu...
Alta, yanına
yatıp, hemen üstüme çektim. Sanki son yüz metreye girmiş Gazi
koşusundaki jokey gibi üzerime zıplıyor, arkaya
uzattığı eliyle taşaklarımı avuçluyor, "Offf,
nerdeydin sen aşkım, nerdeydin!" diye orgazm olurken beni de boşaltmıştı.
Kalkıp oturduk, karanlıkta kadehlerimizi elimize alıp içmeye devam
ettik. 10 dakika geçmeden kapı çaldı. Tırsıp 'Sus!'
işareti yaptım Merve'ye. Gidip delikten baktım.
Kapının önünde bir kadın duruyordu. En fazla 25'lerindeydi. Tanıyamadım,
ama tişört ve şortumla kapıyı açtım.
Kadın, "Merhaba!"
dedikten sonra eşimin adını söyleyip, "Çağırır
mısınız?" dedi. "Şu an müsait değil, banyoda!" dedim. "Ben ikici kattaki
Hacer hanımın geliniyim, görümcemle dönüşümlü olarak anneme
yemek yapmaya geliyoruz, bu akşam sıra bendeydi, ama sıvı
yağ kalmamış, varsa biraz sıvı yağ isteyecektim."
dedi. "Bir saniye..." dedim, gidip mutfaktan getirip verdim. Kadın
teşekkür edip, "Peki, selam söyleyin eşinize!" dedi. "Kim
diyeyim?" dedim. "Güzin ben, iyi akşamlar!" dedi ve gitti. İçeri
geçip, soran gözlerle bakan Merve'ye omuzlarımı silkeledim. Kadeh
bitince de, "Aşkım ben gideyim, çocuklar uyanır falan!"
deyip öpücüğümü verip gitti. Balkon camını açıp, giden Merve'nin
arkasından bakarken, gözüm ikinci kat balkonundan bir yukarı
kaydı. Bir giden mantolu kadına, bir bana bakan Güzin ile gözgöze
geldik...
Ertesi günü sadece
mesajlarla geçirdik, ama Sevgi çok ihmal edildiğini söylüyordu, ki
kesinlikle haklıydı. Akşam eşim harika bir yemek
yapmış, direkt evdeydim. Yemekte bana, "Aşkım,
akşam gelen giden oldu mu?" diye sorunca başımdan kaynar
sular döküldü. "Yooo!" dedim, ama bir an aklıma geldi, "Hacer
teyzenin gelini mi neymiş, bir kadın yağ istedi, onu verdim!"
dedim. "Ben de onu sordum, bana mesaj attı,
ışığı yanık görünce yağ kalmamış
var mı diye sordu, ben de Orhan evdedir, ben annemdeyim dedim!" dedi.
Karımın
evde olmadığını bile bile neden gelmişti ki bu
kadın? Yoksa, gördüm sobe mi diyordu? Kadınların bu ayak
oyunlarına alışmaya başlamış, her hareketin
altında bir şey arar olmuştum. O gece karımla güzel bir
sikiş yaşadım, hapsız :) O uykuya dalınca, bir kadeh
rakı koyup balkona çıktım. Merve sabırsızca
oturduğu koltukta bira şişesini havaya kaldırıp, 3
diye işaret etti parmağıyla. Sonra da hiddetli
bakışlarla telefonu işaret etti. Baktım 20 tane mesaj
vardı. Sevgi, Fatma ve Merve'den. Kendi kendime, Lan oğlum aldın
başına belayı! dedim :)
Öyle bir düzene
oturtum ki, haftanın her günü birini sikiyordum. 15 günde bir Hikmet, ben,
Fatma ve Seygi 4'lü yapıyor, masalar kuruyorduk. Bazen gün içinde
hapımı alıp, akşam üstü Merve ile başlayıp, Sevgi
ile devam edip, Fatma ile final yapıp eve geliyor, duştan sonra bir
tur da karımı sikiyordum...
Nerdeyse bir ay
sonra yaza veda pikniği adı altında bir etkinlik düzenlememiz
gerekti. Tam o sırada kaza yapan İK şefi vefat etti. Uzun
görüşmeler sonunda benim İK şefi olmama, muhasebeye de
başka fabrikadan birinin atanmasına karar verilip, bana teklif
edildi. Kabul edip harika bir organizasyon yaptım. Pazar günü fabrika
bahçesinde mangallar yanmış, masalar kurulmuş, bira
fıçıları dolup dolup boşalırken herkes eşleri ve
çocukları ile fabrika dolaşıyor, kadınlar ve erkekler
eşleri ve çocuklarına gururla çalıştıkları
mekanları ve işlerini, işlerinin önemini anlatıyordu.
Herkes mutlu mesut dolaşırken, ben organizasyonun kusursuz
olması için uğraşırken, arada birkaç yudum bira içip
kağıt bardaklarımı sağa sola soteliyordum.
Her
çalışanın getireceği kişi sayısı için
listeler asmıştık ve liste serbestti, kişi
sınırlaması yoktu. Sevgi listeye 4 kişi
yazdırmıştı. Kızı hariç, Fatma da davetliydi.
Artık yemek servisi bitmiş, alkol almayanlar aileleri ile yavaş
yavaş gidiyor, davul zurna eşliğinde alkol alanlar ortada
oynarken, kazan dairesinde çalışan Ümit yanında bir bayanla
yanaştı. Kadını bir yerden gözüm ısırıyordu.
Selamlaştık. Ümit, "Orhan bey, ben bilmiyordum eşim söyledi,
annemin üst kat komşusuymuşsunuz..." dedi. Kadına elimi
uzatsam mı, dedim ama ayak bileklerine kadar kapalı, başı
da komple bağlıydı. Tokalaşmaz deyip vazgeçtim. Zaten Ümit,
"Müsaade istiyoruz biz, güzel organizasyondu, alkol olmasayadı..."
diye son kısmı alçaltarak söyledi.
Ama kapıma gece
yarısı gelen kadın sanki bu değil gibiydi. O kadın sadece
başı yaşmaklı, ama nerdeyse üzerine
yapışmış kıyafetler giymiş biriydi. Bir bira
alıp karımın yanına oturdum. Karım, "Aşkım,
Hacer teyzenin oğlu da burda çalışıyormuş, az önce Güzin'i
gördüm, hani geçen yağ almaya gelen komşu gelini!" dedi. O an Sevgi,
Hikmet ve Fatma geldi masaya ve "Orhan bey muhteşem bir ortam,
teşekkür ederiz!" dedi Hikmet başta, sonra diğerleri
sırayla. Herşey bitip 22:00 civarı eve döndüğümüzde, karım,
Sevgi ve Fatma'nın bakışlarını sevmediğini, Hikmet'in
de kendisine derin derin baktığını söyleyip, "Salak
mı, sapık mı anlamadım!" dedi. "Yat hayatım,
yorgunum!" dedim, ama aklıma da yazdım.
Artık İK
bana bağlıydı, Pazartesi sabahı ilk iş Ümit'in
kişisel dosyasına bakmak oldu. Acil durumlarda aranacak kişi
bölümünde, Eş: Güzin - 05** *** ** ** yazan numarayı aradım. Saat
10:00'du. "Efendim?" dedi Güzin. Nne diyeceğimi bilemeden telefonu
kapadım. Numaramı gizlemiş olsam da tedirgindim. Aslında
konuya nasıl girecektim ki, Yağ borcunuz var, ne zaman ödeyeceksiniz
mi diyecektim? Bir yandan Sevgi'ye, Fatma'ya ve Merve'ye cevap yetiştirip,
bir yandan Güzin'e nasıl ulaşırım diye düşünüyordum.
Sonra Facede aradım, fotolarına baktım. Genelde
aşırı kapalı fotolar, değişik camilerde fotolar
falan. Arkadaşlık isteği göndermekten başka çarem yoktu. Yolladım,
ne olursa olsun deyip. Saniyesinde kabul edildi.
"Merhaba!"
yazdım. "Merhaba Orhan bey!" diye cevap yazdı. O gün
akşama dek yazıştık. Saat 16.00'da çıkarken, Güzin bana,
"O duyduğum sesleri ben de çıkarmak istiyorum!" diye yazdı.
Meğer Merve'yi girerken görmüş, sonrasında eşime yağ
ile ilgili mesaj çekmiş, sonra kimsenin olmadığını
bildiğinden bizim kapıya kulağını dayayıp
dinlemiş, sesler kesilince de kapıyı çalmış. Kendime,
Orhan daha belanı mı istiyorsun, elindekiler varken? derken,
sıraya Güzin girmişti. Ya bitkisel haptan ölecektim, ya da karıma
yakalanıp infaz edilecektim :)
Güzin de whatsap
listeme eklenmişti. Ama bu akşam sıra Merve'deydi. Her zamanki
saatte onu işyerinden aldım, eve gittik. Merve her zamankinden
temkinli girerken eve, elemanı okul arkadaşının hasta olup
evde olduğunu söyledi. Sessizce odamıza geçtik, ama parmaklarım
harekete geçince Merve sessiz olamıyordu. Onun çok sevdiği iki parmak
her harekete geçtiğinde yeri göğü inletiyordu. Bir saat falan sonra
sikişimiz bitip odadan çıktığımızda, mutfak
tarafındaki harekete gözüm kaydı. İçeride muhteşem bir
yaratık vardı: Sapsarı uzun dalgalı saçları
sırtında, yemyeşil gözler, muhteşem bir yüz, taş gibi
bir vücut. İnanılmaz güzel bir kadındı, burnunu çeker halde
lavabo başında su içerek bize bakıyordu.
Merve farketmedi
bile, ama ben orada kalıp ona çorbalar yapıp kendi elimle içirmek
ister haldeydim :) Kadın yarı buruk, yarı gülümser halde baıyordu.
Ama o anda yapacak bir şeyim yoktu, Merve ile birlikte çıktık.
Güzin vardı daha, bu kadın da nerden çıktı diye
düşündüm. Üstelik adını bile bilmiyordum. Benim kafa da, vücutta
zıvanadan çıkmıştı artık :)
[Orhan]
« Çok Hızlı Tüm Bölümleri
|